...:: bu sitede yer alan yazılar bilgilendirme amaçlıdır, doktor tavsiyesi yerine geçmez ::...
Alerji; vücudumuzun bağışıklık sisteminin kendisinden olmayan şeylere karşı gösterdiği aşırı tepki olarak tarif edilebilir.
Saman Nezlesinden Astıma
Solunum Yolu Hastalıkları
Alerjiler konusu açıldığında birçok insanın aklına öncelikle burun akıntısı, hapşırma, gözde kaşıntı ve solunum yetmezliği olan hastalar gelir. Gerçekten de solunum yolları, akut ve kronik alerjik reaksiyonlarının en sık görüldükleri “çıkış organlarıdır”. Hastalık semptomlarının en belirgin işaretleri, hafif burun kaşıntısından, saman nezlesine ve kronik sinüs iltihaplarından, hayati tehlike yaratabilen astım bronşite kadar uzanır. “Klasik” alerji testlerinde ağırlıklı olarak ev tozu akarları, küf mantarları, hayvan kılları ve tüyleri, polenler ve koku maddeleri gibi “inhaler” alerjenler aranır. Biorezonans terapisti ise sadece bu semptomları tetikleyen alerjenleri araştırmakla kalmaz, aynı zamanda kronik gıda alerjilerini, kronik toksik yükleri ve terapi blokajlarını da arar ve terapi eder. Çocukların ve kısa bir hastalık geçmişi olan hastalaların, Biorezonans terapi ile şikayetlerinden tamamen kurtulmaları hiç de nadir rastlanan bir durum değildir. Daha yaşlı ve uzun yılladır astımdan muzdarip olan hastalarda tamamen iyileşme sağlanması her zaman mümkün değildir. Buna rağmen bu hastalar da çoğu zaman şikayetlerinde hafifleme ve yaşam kalitelerinde iyileşme olduğu hissederler. Böylece, sürekli kullanılan ilaçlar da azaltılabilir.
Biorezonans metodunun bir diğer avantajı da, terapi esnasında ve terapiden sonra genellikle hastalığı tetikleyen alerjenden uzak durulmasının zaruri olmamasıdır. Ne yatak odasını tozdan arındırılmış bir ameliyathaneye çevirmeye ve ne sevilen ev hayvanını bir başkasına vermeye gerek vardır.
Birçok hasta, bir sonraki terapiye “orijinal materyal” getirmeleri rica edildiğinde bu isteği önce yadırgıyor. Hastalar şimdiye kadar, önceden hazırlanmış alerjen ekstraktları ile test edilmeye ve bu test neticelerine göre verilen ilaçlar ile terapi edilmeye alışmışlar. Pratikte ise farklı ev tozu akarlarına, farklı orijine sahip küflere veya farklı ırklardaki hayvanların kıllarına karşı oluşan alerjik reaksiyonlar arasında gerçekten de büyük farklar olduğu görülmüştür. Bazı hastalar, pudel ve dackel cinsi köpeklere karşı alerji geliştirmelerine rağmen, bokser cinsi köpeklere veya kurt köpeklerine karşı herhangi bir reaksiyon vermezler.
Biorezonans bir “bilgi terapisidir”. Terapi bilgisi alerjiyi tetikleyen bilgi ile ne kadar uyuşursa, terapi neticeleri de o kadar iyi olur. O halde hasta, elektrikli süpürgeden biraz toz, banyodan bir miktar küf veya evde beslenen hayvanın veya büyükannenin, komşuların ve sınıf arkadaşının hayvanın beslediği hayvanın kılından veya tüyünden bir örnek getirmelidir.
Hayvan kılı veya tüyü alerjisinin başarılı bir şekilde terapi edilmesi, bir terapistin en sevindiren görevlerinden biridir. Hastalar (hemen hemen) tüm doktorlardan, dört ayaklı dostlarından ayrılmaları gerektiğini duyarlar. Bu çerçevede oldukça dramatik aile kavgalarına dahi şahit olunmuştur. Vakaların ekseriyetinde hastalar, ev hayvanlarını yanlarında alıkoyabilmişler, hayvan ile temas ettiklerinde semptomların artık tekrarlamadıklarını görmüşlerdir. Birçok hasta için bir mucize, birçok doktor meslektaşımız için ise bilimsel bir bilmece.
Polen alerjisi, her sene artarak büyüyen bir sorundur. Giderek daha fazla kişi bu hastalıktan muzdarip olmakta ve semptomlar da giderek şiddetlenmektedir. Bu arada Almanya nüfusunun %20’sinden fazlasında saman nezlesi rahatsızlığı mevcuttur. Üst solunum yollarını etkileyen bu hastalığın, “alt solunum yollarına da” yayılmasından korkulmaktadır. Gözde kaşıntı ve hapşırma dürtüsü ile başlayan şey birkaç yıl sonra şiddetli bir bronşial astıma dönüşebilir. Klasik tıptaki hiposensibilite terapi ile bu engellenmeye çalışılmaktadır, ancak bunda da her zaman başarılı olunamamaktadır. Testler neticesinde yüksek sayıda farklı alerjen tespit edildiği taktirde bazı alerji uzmanları bu terapiye hiç girmemektedirler. Ve her sene bir (veya birkaç) kortizon iğnesi de ideal bir çözüm değildir.
Saman nezlesinin terapisi, tecrübeli Biorezonans terapistleri için dahi hiç de kolay değildir. Hastaların çoğunlukla sadece “temiz” polen alerjenlerine değil, atık gazlar, hava partikülleri ve haşere ilaçları ile kirlenmiş polenlere reaksiyon göstermeleri bir problem teşkil eder. Bu da polenlerin alerjen yapısının sadece bir yerden diğerine değil, yıldan yıla da farklılaştıklarını anlaşılır kılmaktadır.
Bir Biorezonans terapi serisinden sonra uzun yıllar hiçbir şikayeti olmayan hastalar olduğu gibi, her yıl ilkbahar veya yaz aylarında bir “canlandırma terapisine” ihtiyaç duyan hastalar da mevcuttur.
Biorezonansın en ideal uygulanma durumu koruyucu olarak, yani kış aylarında uygulanmasıdır, bununla birlikte Biorezonans yüksek derece akut şikayetlerde “sezonda” da yardım sağlar.
Kronik sinüzit, polinosis ve bronşiyal astım gibi solunum yolu hastalıkları, Biorezonans metodu ile genelde başarılı bir şekilde terapi edilir. Hayvan kılına ve tüyüne alerjisi olanlar ev hayvanlarından ayrılmak zorunda kalmaz.
21 Aralık 2015, Pazartesi
“HAYATIMI KÂBUSA ÇEVİREN ‘MENEİRE’ HASTALIĞIMDAN, BİOREZONANS TERAPİSİ İLE KURTULDUM”
"Yasal Uyarı : Dr. Meltem KARACA resmi web sitesidir. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz içeriklerin kopyalanması veya alıntı yapılması yasaktır.
21.06.1976 Aydın Söke’de doğdu.1999 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 2015 A.Ö.F Sağlık Kurumları İşletmeciliği okudu.
FSM Bulvarı Fethiye Mah. Bulvar İş Mrk.
No:199 K:2 D:13 Nilüfer / BURSA
Tel : 0224 242 82 22 - Gsm : 0535 823 04 22
Tüm Hakları Saklıdır.
Copyright © 2024 Dr. Meltem KARACA
Sitemap | Tasarım : interbim.com